prut savaşını anlatmak istemiştim.. biraz araştırma yaparken bu yazıya rastladım. daha iyi, daha güzel anlatmak ne haddime.. aynen sizinle paylaşıyorum.
sızıntı dergisi 2010 temmuz sayısından, Mehmet Haleoğlu'nun yazısı..
mutlu okumalar.
selametle.. :)
Prut Savaşı ve Anlaşması
Osmanlı tarihinin çokça tartışılan hâdiselerinden biri de, Prut Seferi ve bu seferin neticeleridir. 2. Viyana Bozgunu'nu takip eden yıllar, Osmanlı Devleti'ni neredeyse bütün Avrupa devletleriyle karşı karşıya getirdi. Cereyan eden savaşlar, tarihte benzerini pek az gördüğümüz bir yenilgi ve maalesef meş'um bir anlaşma ile sona erdi. 1699 yılında imzalanan Karlofça Anlaşması'yla Osmanlı Devleti büyük bir travma yaşadı. Sonraki yıllar nispeten barış içerisinde geçse de, Osmanlı devlet adamlarının ekseriyetinde Karlofça'da kaybedilenlerin telâfisi bir fikr-i sâbit hâline gelmişti. Bu yıllar, Avrupa devletlerinin büyük bir nüfuz mücadelesi içerisinde bulunduğu yıllardır. Özellikle İsveç Kralı 12. Karl (Demirbaş Şarl), Danimarka, Lehistan ve Rusya'yı birçok defa yenerek Kuzey ve Doğu Avrupa'nın en büyük gücü hâline gelmişti. Osmanlı Devleti de Avrupa'da cereyan eden hâdiseleri dikkatle takip ediyor, en büyük düşmanı hâline gelen Rusya'nın tamamen bertaraf edilmesi için uygun zamanın geldiğini düşünüyordu. Ancak konjonktürün bu kadar elverişli olmasına rağmen, Sadrazam Çorlulu Ali Paşa'nın güneyden Rusya'ya savaş açılması konusunda padişahı ikna edememesi, galibiyetleriyle mağrur hâle gelen İsveç kralının gereken hazırlıkları yapmadan Rus ordusunun karşısına dikilmesi Poltava'da büyük bir bozgunu netice verdi. Ve bütün dengeler bir ânda alt-üst oldu. Yenilgiden sonra kaçan İsveç kralı ve Kazak hatmanı Türk topraklarına sığındılar. Rusların onları takip ederek Osmanlı topraklarına girmesi ve bazı yerleri talan etmesi, müteâkiben kaçakları talep etmesiyle Padişah 3. Ahmed'in sulh siyaseti terk edilerek Rusya'ya savaş ilân edildi. Bu sırada Rusya, Osmanlı Devleti'nin Karlofça Anlaşması'nın şartlarını bozduğu konusunda diğer müttefik devletleri ikna etmeye çalışsa da, Osmanlı diplomasisi bu gayretleri boşa çıkararak Rusların yalnız başına kalmasını sağladı.Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa'ya serdar-ı ekremlik verilerek ordu-yu hümayun Nisan 1711'de İstanbul'dan hareket etti. Temmuz ayında Osmanlı ve Rus orduları, Türk sınırları dâhilinde olan Prut Nehri civarında karşı karşıya geldiler. Çar Petro bütün ordusunu toplayamadan gafil avlanmıştı. 140 bin kişiden meydana gelen Osmanlı ordusunun kurulan köprülerden Prut Nehri'nin karşısına geçmesiyle 60 bin kişilik Rus ordusu bir ânda kuşatılmış oldu. Kırım Hanı Devlet Giray da Rus ordusunu arkadan kuşattı. Çar bu tablo karşısında birliklerini tabyalara sokarak savunma savaşı yapmaya başladı. Beklediği yardımın gelmemesi bir ânda Rus ordusunun imha edilmesi tehlikesini ortaya çıkardı. Düşmanın imha edilmesi için yapılan birkaç taarruzda yeniçerilerin gayretsizliği sebebiyle bir netice alınamadı. Bu durum Baltacı Mehmet Paşa'ya yeniçerilerin muhtemel bir yenilgisi karşısında uğrayacağı felâketi hatırlatmış oldu. Rus heyetinin ısrarlı sulh teklifleri ve sonradan Çariçe olacak Katherina'nın bütün mücevherleri ve değerli eşyalarını Türk tarafına yollayarak bazı devlet adamlarını ikna etmesi kuşatmanın nihai bir taarruzla bitmesine engel oldu. Neticede; Rus ordusu ve çarının imhasıyla nihayetlendirilebilecek bir teşebbüs yeniçerilere güvenilememesi gibi bir sebeple akîm kaldı. Rus ordusu ve Rus çarı başlarına gelebilecek büyük bir felâketi ummadıkları kadar kolay bir şekilde atlatarak kurtuldular. Temmuz 1711'de imzalanan anlaşmayla; daha önce elden çıkan Azak Kalesi geri alındı, Rusların Türk sınırında yaptıkları bütün kalelerin yıkılması kabul ettirildi. İsveç kralının memleketine güvenle gitmesinin yolu açıldı. Ruslar anlaşma maddelerinin yerine getirilmesi konusunda ayak diremişlerse de, her defasında Osmanlı'nın bu konuda yeni bir savaşı göze alabilecek hamleleri karşısında anlaşma şartlarına uymak mecburiyetinde kalmışlardır.
Anlaşma, İstanbul'da önce sevinçle karşılanmış; ancak sonradan sadrazam aleyhindeki bazı dedikodular Baltacı Mehmet Paşa'nın azledilerek Limni Adası'na sürülmesini netice vermiştir. Şunu da belirtmek gerekir ki; sonraki dönemlerde bir roman üslûbuyla ballandırılarak anlatılan ve birçok insanın farkında olmadan inandığı ve savaşın kaybedilmesinin esas sebebi gibi gösterilen Baltacı Mehmet Paşa, 1. Katherina karşılaşmasına dâir devrin kaynaklarında en küçük bir bilgi ve hatta îma dahi yoktur. Bu yakıştırmalar tamamen son dönemlerde uydurulmuştur.