21 Mart 2015 Cumartesi

KARA ÖLÜM

Bu defa aslında çok da bilindik olmayan bir hikaye. 14. yy da Avrupa kıtasını belki de yok olmanın eşiğine getiren veba salgını...
Daha önceden de Avrupa kıtasında aslında görülüyormuş veba hastalığı ama 14. yyda olan salgın kadar hiç biri etkili olmamış. Öncelikle Avrupa'nın üçte birini yok eden bu hastalığı tanımakta fayda var.
Orta Çağda veba 3 alt tipe sahiptir; hıyarcıklı, septisemik ve pnömonik... En yaygını ise hıyarcıklı cinsidir.  Yersinia pestis isimli bakteri tarafından enfekte olan bir kemirgence yayılmaktadır.Bakteri aslen pirelerde bulunmakta, onlar tarafından bir kemirgenden diğerine taşınmaktadır.En çok fare türü kemirgenlerce bulaştırılmaktadır insanlara hastalık... 14. yyda hayvanların çokça ölmesiyle hastalık pirelerin taşıyıcılığı ile insanlara geçmiş ve salgın boyutuna ulaşmıştır.
Pirenin ısırığı bakteriyi insanın lenf sistemine göndermektedir ve kasıklarda, bacaklarda ve koltuk altlarında hıyarcık denilen ağrılı şişlikler oluşmaktadır. Eğer şişlikler patlar ve zehirli bakteri dışarı yayılırsa hasta sağ kurtulabilme şansına sahiptir. Ancak bu olmazsa hasta, ilk şişlik görüldükten sonraki üç gün içinde ölmektedir...
Hastalığın septisemik türünde bakteri kan dolaşımında, pnömonik türünde ise Akciğerlerde enfeksiyon oluşturmaktadır.
İçi kanla dolu koyu şişlikler bu hastalığın karakteristiğini oluşturmakta ve 'Kara Ölüm' ismini vermektedir...
Hastalıkla ilgili bilgi verdikten sonra gelelim salgına... Salgın, genel kabule göre ilk Çin'de ortaya çıkmış, Asya kıtasında yayıldıktan sonra 1345 yılında Avrupa'ya geçmiş...
Avrupa'ya geçiş şekli ise belki de yazımızın en ilgi çekici kısmı..1345'de  Kırım`daki Ceneviz kolonisini kuşatan Moğol ordusunun vebalı ölüleri mancınıklarla şehre fırlatması ile hastalığın Avrupa kıtasındaki yolculuğu başlamış olur...
Ticari rotaları izleyerek Avrupada hızla yayılmış veba... İklimsel değişikliklere duyarlı olan pireler kış aylarında yaşam ortamı bulamadığı için, kışın azalan salgınlar, ilkbaharda tekrar yükselmiş ve bu döngüyle uzun yıllar devam etmiş...
Dönemin insanları oluşan salgınla alakalı değişik teoriler üretmişler. Bir çoğu bu hastalığın Tanrı'nın bir cezası olduğunu düşünmüş. Bir kısmı ise uzayda olan astronomik olaylara bağlamış. Kimisi de yeryüzündeki depremlerden dolayı yayıldığı fikrini savunmuş. Kötü havanın hastalığa sebep olduğunu düşünenler tütsü yakıp havanın güzel kokmasını sağlayarak hastalığı yenmeye çalışmış...
Banyo yapılmazsa derideki gözenekler açılmaz ve kötü hava vücuda giremez, inancı nedeniyle 1800’lü yıllara kadar, Avrupa’da insanlar yıkanamamışlar hastalık korkusuyla ve elbette bu, salgının daha da alevlenme sebeplerinden olmuş... Hastalık sebebi olarak Yahudileri gösterenler de varmış ve malesef Yahudiler diri diri yakılmaya varacak durumlarla karşı karşıya bırakılmışlar...
İnsanlar, vebadan ölen yakınlarının cesetlerini kapının önüne bırakıyor, görevliler de evlerin önlerinden cesetleri toplayıp uzak yerlere götürüyorlarmış...
Salgın yalnız Avrupada derin izler bırakmamış elbette, tüm dünyayı kasıp kavurmuş...
Bazı yerlerde nüfus azalması yaşanırken bazı yerlerde de nüfus tamamen yok olmuş. Yaklaşık 100 milyon insanın birkaç yılda vebadan öldüğü hesaplanmış. Avrupa nüfusunun üçte biri yaşamını kaybetmiş.
Salgından önce 450 milyon olan dünya nüfusunun 350 milyona düştüğü hesaplanmakta..


Salgın yalnız nüfusu değil Orta çağ Avrupasını her yönden vurmuş. Ekonomik, sosyal, dini, kültürel... her açıdan Avrupa bu dönemde tam anlamıyla bir çöküş yaşamış...
1345 salgınının etkileri 1350`li yıllarda azalmaya başlasa da tam olarak kaybolmamış ve veba, bu denli şiddetli olmamakla birlikte, daha sonra birkaç kez daha Avrupa topraklarında görülmüş...
Salgın sonrası ancak 200 yıl sonra Avrupa, tam anlamıyla toparlanabilmiş...

Selametle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder