Bu defa aslında
çok da bilindik olmayan bir hikaye. 14. yy da Avrupa kıtasını belki de yok
olmanın eşiğine getiren veba salgını...
Daha önceden de
Avrupa kıtasında aslında görülüyormuş veba hastalığı ama 14. yyda olan salgın kadar
hiç biri etkili olmamış. Öncelikle Avrupa'nın üçte birini yok eden bu hastalığı
tanımakta fayda var.
Orta Çağda veba 3
alt tipe sahiptir; hıyarcıklı, septisemik ve pnömonik... En yaygını ise
hıyarcıklı cinsidir. Yersinia pestis
isimli bakteri tarafından enfekte olan bir kemirgence yayılmaktadır.Bakteri
aslen pirelerde bulunmakta, onlar tarafından bir kemirgenden diğerine
taşınmaktadır.En çok fare türü kemirgenlerce bulaştırılmaktadır insanlara
hastalık... 14. yyda hayvanların çokça ölmesiyle hastalık pirelerin taşıyıcılığı
ile insanlara geçmiş ve salgın boyutuna ulaşmıştır.
Pirenin ısırığı
bakteriyi insanın lenf sistemine göndermektedir ve kasıklarda, bacaklarda ve
koltuk altlarında hıyarcık denilen ağrılı şişlikler oluşmaktadır. Eğer
şişlikler patlar ve zehirli bakteri dışarı yayılırsa hasta sağ kurtulabilme
şansına sahiptir. Ancak bu olmazsa hasta, ilk şişlik görüldükten sonraki üç gün
içinde ölmektedir...
Hastalığın
septisemik türünde bakteri kan dolaşımında, pnömonik türünde ise Akciğerlerde
enfeksiyon oluşturmaktadır.
İçi kanla dolu
koyu şişlikler bu hastalığın karakteristiğini oluşturmakta ve 'Kara Ölüm'
ismini vermektedir...
Hastalıkla ilgili
bilgi verdikten sonra gelelim salgına... Salgın, genel kabule göre ilk Çin'de
ortaya çıkmış, Asya kıtasında yayıldıktan sonra 1345 yılında Avrupa'ya
geçmiş...
Avrupa'ya geçiş
şekli ise belki de yazımızın en ilgi çekici kısmı..1345'de Kırım`daki Ceneviz kolonisini kuşatan Moğol
ordusunun vebalı ölüleri mancınıklarla şehre fırlatması ile hastalığın Avrupa
kıtasındaki yolculuğu başlamış olur...
Ticari rotaları
izleyerek Avrupada hızla yayılmış veba... İklimsel değişikliklere duyarlı olan
pireler kış aylarında yaşam ortamı bulamadığı için, kışın azalan salgınlar,
ilkbaharda tekrar yükselmiş ve bu döngüyle uzun yıllar devam etmiş...
Dönemin insanları
oluşan salgınla alakalı değişik teoriler üretmişler. Bir çoğu bu hastalığın
Tanrı'nın bir cezası olduğunu düşünmüş. Bir kısmı ise uzayda olan astronomik
olaylara bağlamış. Kimisi de yeryüzündeki depremlerden dolayı yayıldığı fikrini
savunmuş. Kötü havanın hastalığa sebep olduğunu düşünenler tütsü yakıp havanın
güzel kokmasını sağlayarak hastalığı yenmeye çalışmış...
Banyo yapılmazsa
derideki gözenekler açılmaz ve kötü hava vücuda giremez, inancı nedeniyle
1800’lü yıllara kadar, Avrupa’da insanlar yıkanamamışlar hastalık korkusuyla ve
elbette bu, salgının daha da alevlenme sebeplerinden olmuş... Hastalık sebebi
olarak Yahudileri gösterenler de varmış ve malesef Yahudiler diri diri
yakılmaya varacak durumlarla karşı karşıya bırakılmışlar...
İnsanlar, vebadan ölen
yakınlarının cesetlerini kapının önüne bırakıyor, görevliler de evlerin
önlerinden cesetleri toplayıp uzak yerlere götürüyorlarmış...
Salgın yalnız Avrupada
derin izler bırakmamış elbette, tüm dünyayı kasıp kavurmuş...
Bazı yerlerde nüfus azalması yaşanırken bazı yerlerde de nüfus
tamamen yok olmuş. Yaklaşık 100 milyon insanın birkaç yılda vebadan öldüğü hesaplanmış.
Avrupa nüfusunun üçte biri yaşamını kaybetmiş.
Salgından önce 450
milyon olan dünya nüfusunun 350 milyona düştüğü hesaplanmakta..
Salgın yalnız nüfusu
değil Orta çağ Avrupasını her yönden vurmuş. Ekonomik, sosyal, dini,
kültürel... her açıdan Avrupa bu dönemde tam anlamıyla bir çöküş yaşamış...
1345 salgınının etkileri 1350`li yıllarda azalmaya başlasa da
tam olarak kaybolmamış ve veba, bu denli şiddetli olmamakla birlikte, daha
sonra birkaç kez daha Avrupa topraklarında görülmüş...
Salgın sonrası ancak 200 yıl sonra Avrupa, tam anlamıyla
toparlanabilmiş...
Selametle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder